Ey aziz Üstad, bizler nasıl şükretmeyelim, nasıl minnettar olmayalım ki, Cenab-ı Hak, şiddetli muhtaç olduğumuz dünyanın o koca güneşi gibi Kur’an güneşinin hakiki bir müfessirine bizleri kavuşturdu. Nasıl salât ü selâm olmasın ki ol Hazret-i sipeh-salar-ı enbiya olan Şah-ı levlâke ki, bizlerin görmez gözlerimizi nur ile şuledar edip, tarik-ı müstakime sevk eyledi. Nasıl duâgû olmayalım ol Hazret-i Dellâl-ı Kur’an’a ki, isyanımıza bakıp, bizleri, halka-i irşadından hariç ve hal-i aslimizde bırakmadı ve inşaallah iki cihanda da bırakmayacakdır.
Sevgili Üstad, her iki parçayı istinsah ederken, kalbime geldi ki, asıllarını taklid etmeyeyim. Zira, üzerlerinde zâhir olan ezhar-ı tevafuku, cilve-i bedayi başka tarzda kendini nasıl gösterecek dedim. Ve takdim-i âcizanem olan iki nüshadaki sanat-ı bedia, akıl ve istidad-ı beşerden pek uzak bir tarzda güya tezgâhında ölçülerek, biçilerek, her harfi bir vezn-i kasdi ile zuhur ettiğini gösteriyor. Şu zamanın akıldan uzak eblehlerine manen diyorlar ki, bizim halen üzerimizde tecelli eden cilve-i cemali aklınızla ölçemezsiniz, yalnız gözleriniz varsa görebilirsiniz.
Evet, baharda zeminin yüzünde sanat-ı rabbaniye ile her tarafta sündüs-misal çiçeklerin açılmaları, cüz’î şuuru olan kimse, bir Kadir-i Mutlak olan Zat-ı Zülcelâlden başkasına veremez. Öyle de, Risaleler umumiyetle Kur’an ömrünün asırlar, senelerinden on dördüncü asır nevruz-u sultanı misillû bir baharı taşıyorlar. Arı kadar aklı olan, bu baharda bu çiçeklerden istifade etmezse ne denir? Ve koca baharı görmeyen ehl-i basirete ne denir? Ve görüp de kendini kışda zemherire atana ne denir? Heyhat... Kendine zîşuur ve ehl-i zikir ve ehl-i basiret süsü verenlere...
Var ol ey sevgili Üstadım! Sen bu Kur’anî elmaslar ile, o koca baharın mübeşşirisin. Cenab-ı Hak, maksud ve muradınıza nail buyursun, âmin, duasıyla dest ü damen-i muallalarını öperim efendim hazretleri.
Fakir talebeniz
Ali
Sâlifu’z-zikr eserler hakkında bir arizacık da bu fakir ve âciz talebeniz takdim-i huzur-u fazılâneleri niyetinde isem de, esasen emel ve gayelerimiz bir olduğu için, Hafız Ali Efendi kardeşimin şu mektubunun mealini tekrar ile iktifa eylediğimi arz ve hak-i pay-i ekremilerini öperim efendim.
Pür-kusur talebeniz
Hulûsi-i sani (Sabri)