bedihidir diyorum. Bu düşüncemin izahını nihayetteki ihtardan buldum, elhamdülillâh dedim.
Hele mübarek Sure-i Rahman, şu zamanın efkâr-ı bâtıla ve firavn-meşreb kafalara yıldırım-misal saika ile pek sarih bir surette, her işi Rahmanurrahimîn diye isbat ve otuz bir defa bir cümle tekrar ile, çer-çöpten ibaret olan tabiiyyun ve maddiyyun tahassüngâhlarını o kudsî harflerinin remziyle zîr ü zeber ediyor. Zaten Üstadım, çok yerlerde beyan buyurduğunuz gibi, bu kâinat kitabını açan Kadîr-i Zülcelâl ve Hakîm-i Zülkemal, o kitabı kapayıncaya kadar, o kitabın sahife, satır, harf ve noktalarını hakkıyla izah edecek ve hikmetini gösterecek bir müfessir, bir muarrifi ve o muarrifin verese-i hakikisini rahmeti muktezası ile eksik etmeyecek.
اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ هٰذَا مِنْ فَضْلِ رَبّٖى
Evet Üstadım! Şahidim ki, çok yorgunsunuz ve yoruluyorsunuz. Fakat o vazifenin kudsiyeti yorgunluğa değil, her şeye tercih edileceğini buyuruyorsunuz. Madem şu zamanda iki mühim cereyan-ı azîmenin birisinin kumandasını Cenab-ı Hak size tahmil etmiş oluyor ki, bütün dünya Kur’an’ın beyan ve esrarından manen sizi dinliyor, inşaallah her vakit dinleyecek. Bu manevî muharebe zamanında netice-i muharebe yalnız insanların izmihlâline değil, belki bütün mevcudatın netice-i tahribini taşıyan ve istimal eden muharriblerledir. Öyle ise siz yalnız bize değil, ilâ yevmi’l-kıyam baki kalacak Müslüman yavrularının yaralanmaması için zırh; ve bir endahtta dünyayı sarsan, güruh-u hazeleyi boğucu dumanlar içinde bırakan Kur’an-ı Hakîmin son sistem malzeme-i mübareklerini icada vesilesiniz. Var ol ey sevgili Üstadım! Hemen, Rabbim yorgunluğunuza bedel bin ehl-i gazâ sevabı ihsan buyursun, âmin.
Affınıza mağruren şunu diyeceğim ki: Madem, manevî cihad zamanıdır, muvazzaf askeriz ve askerlikten lezzet aldığımızı söylüyoruz; düşman hem dessas, hem surî kuvvetlicedir. Kılınç hasma göre çekilir düsturuyla, sizin telaşsız ve aramsız sa’yiniz göz önünde iken, cephemize hile tuzağı addedilen hubb-u cah ve sermaye-i dünya gibi çok cazibedar şeylerle bizi aldattıklarını bilmeliyiz. Ve cepheyi bırakıp, âfil şeylere aldanıp, çok mübarek ve mukaddes şeylerin ayak altında kalmasına sebebiyet vermemek