Hubab
(Kur’an-ı Hakîmin Büyük Deryasından)
خُدَاىِ پُرْ كَرَمْ خُودْ مُلْكِ خُودْ رَا مٖى خَرَدْ اَزْ تُو
بَرَاىِ تُو نِگَهْ دَارَدْ بَهَاىِ بٖى گِرَانْ دَادَه
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحٖيمِ
اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ وَالصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلٰى اٰلِهِ وَصَحْبِهِ اَجْمَعِينَ
İ‘lem ey zikreden ve namaz kılan kardeş! اَشْهَدُ اَنْ لَا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ ve مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللّٰهِ ve اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ gibi mübarek kelimeler ile ilân ettiğin bir hüküm ve iddia ettiğin bir dava ve işhad ettiğin bir itikad, lisanından çıkar çıkmaz milyonlarca mü’minlerin tasdik ve şehadetlerine iktiran eder.
Ve keza, İslâmiyetin hak ve hakikat olduğuna ve hükümlerinin doğru ve sadık olduklarına delâlet eden bütün deliller, şahidler, bürhanlar, senin o davanın ve itikadının hak olduğuna delâlet ederler.