hevesatına, keyiflerine ve bu fani hayatın tekâlifine medar olur. Nur-u imanla dünyanın evvelki iki vechine bakmak, manevî bir Cennet gibi olur. Üçüncü vecih ise, dünyanın fenâ yüzüdür ki, zatî ve ehemmiyetli bir kıymeti yoktur.
REMZ
Arkadaş! İnsanın vücudu, bedeni, emval-i miriyeden bir neferin elinde bulunan bir hayvan gibidir. O nefer, o hayvanı beslemeğe ve hizmetine mükellef olduğu gibi, insan da o vücudu beslemeğe mükelleftir.
Aziz kardeşlerim! Burada bana bu sözü söylettiren, nefsimle olan bir münakaşamdır. Şöyle ki:
Mehasiniyle mağrur olan nefsime dedim ki:
— Sen bir şeye malik değilsin, nedir bu gururun?
Dedi ki:
— Madem malik değilim, ben de hizmetini görmem.
Dedim ki:
— Yâhu bu sineğe bak! Gayet küçücük zarif elleriyle kanatlarını, gözlerini siler süpürür. Her işini görür. Sen de lâakal onun kadar vücuduna hizmet etmelisin, diye ikna ettim.
Takdis ederiz O zatı ki, bu sineğe nezafeti ilhamen öğretir, bana da üstad yapar. Ben de, onun ile nefsimi ikna ve ilzam ederim.
REMZ
İnsanı dalâletlere sürükleyen cihetlerden biri de şudur ki: İsm-i Zâhir ile ism-i Bâtın’ın hükümleri ayrı ayrı oluyor; bunları birbirine karıştırıp mercilerini kaybetmek mahzurludur.
Kezalik, kudretin levazımı ile hikmetin levazımı bir değildir. Birisine ait levazımatı ötekisinden taleb etmek hatadır.
Ve keza daire-i esbabın iktizası ile daire-i itikad ve tevhidin iktizası bir değildir. Onu bundan istememeli.
Ve keza, kudretin taallûkatı ayrı, vücudun cilveleri veya sair sıfatın