Kitaplar
Mesnevî-i Nuriye

   Evet, o Sultan şu küçük menzilde ve meydanda çok şeyleri, içtimaları, iftirakları gösteriyor. Fakat bizzat maksat, o şeyler değildir. Ancak ahiretin meydan-ı ekberinde vukua gelecek hâllerin, emirlerin nümunelerini göstermektir. Çünkü, o mahşer-i azimde yapılacak muameleler, bu küçücük nümunelere göre cereyan edecektir. Demek bu menzilde gösterilen fani, zail hâller, o âlemde bakî ve daimî semereler verecektir.

   Evet, o Sultanın şu fani menzillerde ve korkunç meydanlarda gösterdiği hikmet, inayet, adalet, rahmet ve şefkatin fevkinde bir derecenin tasavvuru imkân haricidir. Elbette bu kadar yüksek ve geniş harika sanatlar, daimî mekânları, sabit meskenleri ve zevalsiz sâkinleri isterler ki, o büyük hikmet ve adaletin hakikatlerine mazhar olsunlar. Ve illâ, şu görünen hikmet, inayet ve merhametin inkârı lâzım gelir. Ve aynı zamanda, bu kadar hikmetinden ve inayetinden zuhur eden fiiller sahibinin –hâşa!– zalim, gaddar, sefih olduğuna zehab edilir. Bu ise, inkılâb-ı hakaiki istilzam eder.

   Ve keza, şu muvakkat menzillerin saltanat-ı daimeye makarr olacak bir şekle gireceğine pek çok deliller, bürhanlar vardır. Maahaza, bu âlemi icad edip öteki âlemi icad etmemek ve bu kâinatı vücuda getirip öteki kâinatı getirmemek, bu dünyayı yaratıp öteki dünyayı yaratmamak imkânı yoktur. Çünkü, rububiyetin saltanatı mükâfat ve mücazatı ister. Ve keza, Sâni-i âlemin her şeyi içine almış ve her şeyi istila ve istiab etmiş bir rahmet-i vasiası vardır. Validelerin, hatta bir cihette nebatatın evlâdına olan şefkatleri ve küçük, zayıf yavrularının suhulet-i rızıkları, o rahmet deryasından bir katredir. O bahr-ı rahmetin azametiyle, şu fani dünyada, bu kısa ömürde, şu kadar zahmet ve belâlar ile karışık, zail ve gayr-ı sabit olan şu nimetler ve ebedî bekayı isteyen insanlar arasında münasebet yoktur. Ve aynı zamanda iade edilmemek üzere zeval, nimeti nıkmete, şefkati zahmete, muhabbeti musibete ve lezzeti eleme ve rahmeti zıddına kalbeder.

   Ve keza, âlemde görünen tasarrufattan anlaşılıyor ki, Sâni-i âlemin pek yüksek, celâlli, izzetli bir haysiyeti vardır ki, ubudiyetle Sânii tâzim etmeyenlerin ve istihfaf edenlerin te’diplerini, tehir ve imhal etse bile, ihmal etmez.

Hata Bildirim Formu
Sayfalar
123456789101112131415161718192021222324252627282930313233343536373839404142434445464748495051525354555657585960616263646566676869707172737475767778798081828384858687888990919293949596979899100101102103104105106107108109110111112113114115116117118119120121122123124125126127128129130131132133134135136137138139140141142143144145146147148149150151152153154155156157158159160161162163164165166167168169170171172173174175176177178179180181182183184185186187188189190191192193194195196197198199200201202203204205206207208209210211212213214215216217218219220221222223224225226227228229230231232233234235236237238239240241242243244245246247248249250251252253254255256257258259260261262263264265266267268269270271272273274275276277278279280281282283284285
Fihrist
Lügat