umumî hayattan hissesi varsa, şevk kendisinin olur; yoksa, o camidi temsil eden, nezaret eden şeye aittir. Hatta bu sırra binaen denilebilir ki:
Lâtif, nazik su, incimad emrini aldığı vakit, öyle şiddetli bir şevk ile o emre imtisal eder ki, demiri şak eder, parçalar. Demek burudet ve tahte’s-sıfır soğuğun lisanıyla, ağzı kapalı demir kaptaki suya “Genişlen!” emr-i rabbanîsi tebliğ edilince, şiddet-i şevk ile kabını parçalar. Demiri bozar, kendisi buz olur. Ve hakeza.. Her şeyi buna kıyas et ki, güneşlerin deveranından ve seyr ü seyahatlarından tut, tâ zerrelerin Mevlevî gibi devir etmelerine ve dönmelerine ve ihtizazlarına kadar kâinattaki bütün sa’y-ü hareket kanun-u kader-i ilâhî üzerine cereyan ediyor. Ve dest-i kudret-i ilâhîden sudur eden ve irade ve emir ve ilmi tazammun eden emr-i tekvinî ile zuhur eder. Hatta her bir zerre, her bir mevcud, her bir zîhayat, bir nefer askere benzer ki, orduda muhtelif dairelerde, o neferin ayrı ayrı nisbetleri, vazifeleri olduğu gibi; her bir zerre, her bir zîhayatın dahi öyledir.
Meselâ: Senin gözünde bir zerre, gözün hüceyresinde ve gözde ve âsab-ı vechiyede ve bedenin şerayin tabir edilen damarlarında, birer nisbeti ve o nisbete göre birer vazifesi ve o vazifeye göre birer faidesi vardır. Ve hakeza her şeyi ona kıyas et. Buna binaen her bir şey, bir Kadîr-i Ezelînin vücub-u vücuduna iki cihetle şehadet eder:
Biri: Takatının binler derece fevkinde vazifeleri görmekdeki acz-i mutlak lisanıyla o Kadîrin vücuduna şehadet eder.
İkincisi: Her bir şey, nizam-ı âlemi teşkil eden düsturlara ve muvazene-i mevcudatı idame eden kanunlara tatbik-i hareket etmekle o Alîm-i Kadîre şehadet eder.
Çünkü zerre gibi bir camid, arı gibi küçük bir hayvan, Kitab-ı Mübinin mühim ve ince meseleleri olan nizam ve mizanı bilemez. Camid bir zerre ve arı gibi küçük bir hayvan nerede? Semavat tabakalarını bir defter sahifesi gibi açıp-kapayıp toplayan Zat-ı Zülcelâlin elindeki Kitab-ı Mübinin mühim ince meselelerini okumak nerede? Eğer sen divanelik edip,