ancak bu fani ömürde sa’y ve çalışmalarına bağlıdır. Senin o ömr-ü bakiden hiç haberin yok. Ölüm sekeratı uyandırmadan evvel uyan!
İ’lem eyyühe’l-aziz! Cenab-ı Hakka malûm ve maruf ünvanıyla bakacak olursan, meçhul ve menkûr olur. Çünkü bu malûmiyet, örfî bir ülfet, taklidî bir sema’dır. Hakikati ilâm edecek bir ifade de değildir. Maahaza, o ünvan ile fehme gelen mana, sıfat-ı mutlakayı beraberce alıp zihne ilka edemez. Ancak, Zat-ı Akdesi mülâhaza için bir nevi ünvandır. Amma Cenab-ı Hakka mevcud-u meçhul ünvanıyla bakılırsa, marufiyet şuaları bir derece tebarüz eder. Ve kâinatta tecelli eden sıfat-ı mutlaka-i muhita ile, bu mevsufun o ünvandan tulû etmesi ağır gelmez.
İ’lem eyyühe’l-aziz! Esma-i hüsnanın her birisi ötekileri icmalen tazammun eder. (Ziyanın elvan-ı seb’ayı tazammun ettiği gibi). Ve keza, her birisi ötekilere delil olduğu gibi, onların her birisine de netice olur. Demek, esma-i hüsna, mir’at ve ayine gibi birbirini gösteriyor. Binaenaleyh, neticeleri beraber mezkûr kıyaslar gibi veya delilleri beraber neticeler gibi okuması mümkindir.