1339 (1) tarihinde Meclis-i Mebusana
hitaben yazdığım bir hutbenin suretidir
(Bu kısım müellifin kendi Türkçesidir)
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ
اِنَّ الصَّلٰوةَ كَانَتْ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ كِتَابًا مَوْقُوتًا
يَا اَيُّهَا الْمَبْعُوثُونَ اِنَّكُمْ لَمَبْعُوثُونَ لِيَوْمٍ عَظٖيمٍ
Ey mücahidin-i İslâm! Ey ehl-i hâll ve’l-akd! (Haşiye) Bu fakirin bir meselede on sözünü, birkaç nasihatını dinlemenizi rica ediyorum.
Evvelâ: Şu muzafferiyetteki harikulâde nimet-i ilâhiye bir şükran ister ki, devam etsin, ziyade olsun. Yoksa, nimet şükrü görmezse gider. Madem ki, Kur’an’ı, Allah’ın tevfikiyle düşmanın hücumundan kurtardınız; Kur’an’ın en sarih ve en kat’î emri olan salât gibi feraizi imtisal etmeniz lâzımdır. Ta onun feyzi, böyle harika suretinde üstünüzde tevali ve devam etsin.
Saniyen: Âlem-i İslâm’ı mesrur ettiniz, muhabbet ve teveccühünü kazandınız. Lâkin o teveccüh ve muhabbetin idamesi, şeair-i İslâmiyeyi iltizam ile olur. Zira, Müslümanlar İslâmiyet hesabına sizi severler.
Salisen: Bu âlemde evliyaullah hükmünde olan gazi ve şühedalara kumandanlık ettiniz. Kur’an’ın evamir-i kat’iyesine imtisal etmekle, öteki