Kitaplar
İşarat'ül-İ'caz

   Ey arkadaş! Bütün lezzetler imanda olduğu gibi, bütün elemler de dalâlettedir. Bunun izahı ise: Bir şahıs, kudret-i ezeliye tarafından, adem zulümatından şu korkunç dünya sahrasına atılırken, gözünü açar, bakar. Bir lütuf beklediği zaman, birden bire düşmanlar gibi hastalıklar, elemler, belâlar hücum etmeye başlarlar. Bir medet, bir yardım için müsterhimane tabiata ve anâsıra baktığı vakit, kasavet-i kalble, merhametsizlikle karşılaşır. Ecram-ı semaviyeden istimdat etmek üzere başını havaya kaldırır; o ecram, atom bombaları gibi, dehşetli ve heybetli halleriyle gözüne görünür. Hemen gözünü yumar, başını eğer düşünmeye başlar. Bakar ki, hayatî hâcetleri bağırıp çağırmaya başlarlar; bütün bütün tevahhuş ederek, hemen kulaklarını tıkar, vicdanına iltica eder. Bakar ki; vicdanı, binler âmâl ve emani ile dolu gürültülerinden cinnet getirecek bir hale gelir. Acaba, hiçbir cihetten hiçbir teselli çaresini bulamayan o zavallı şahıs, mebde ile meadi, Sâni ile haşri itikad etmezse, onun o vaziyetinden Cehennem daha serin olmaz mı? Evet, o biçare, havf ve heybetten, acz ve ra’şetten, vahşet ve gönül darlığından, yetimlikle meyusiyetten mürekkeb bir vaziyet içinde olup, kudretine bakar. Kudreti âciz ve nakıs. Hâcetlerine bakar; defedilecek bir durumda değildir. Çağırıp yardım istese, yardımına gelen yok; her şeyi düşman, her şeyi garip görür. Dünyaya geldiğine bin defa nedamet eder, lânet okur. Fakat, o şahsın sırat-ı müstakime girmekle kalbi ve ruhu nur-u imanla ışıklanırsa, o zulmetli evvelki vaziyeti nuranî bir hâlete inkılâb eder. Şöyle ki:

   O şahıs, hücum eden belâları, musibetleri gördüğü zaman, Cenab-ı Hakka istinad eder; müsterih olur. Yine o şahıs, ebede kadar uzanıp giden emellerini, istidatlarını düşündüğü zaman, saadet-i ebediyeyi tasavvur eder, o saadet-i ebediyenin maü’l-hayatından bir yudum içer; kalbindeki emellerini teskin eder. Yine o şahıs, başını kaldırıp semaya ve etrafa bakar; her şeyle ünsiyet peyda eder. Yine o şahıs, semadaki ecrama bakar; hareketlerinden dehşet değil, ünsiyet ve emniyet peyda eder ve onların o hareketlerini ibret ve hayretle tefekkür eder. Yine o şahıs, ecram-ı ulviye ile öyle bir kesb-i muarafe eder ki; hangi bir cirme bakarsa baksın, o cirmlerden, “Ey arkadaş! Bizden tevahhuş etme, hareketlerimizden korkma. 

Hata Bildirim Formu
Sayfalar
123456789101112131415161718192021222324252627282930313233343536373839404142434445464748495051525354555657585960616263646566676869707172737475767778798081828384858687888990919293949596979899100101102103104105106107108109110111112113114115116117118119120121122123124125126127128129130131132133134135136137138139140141142143144145146147148149150151152153154155156157158159160161162163164165166167168169170171172173174175176177178179180181182183184185186187188189190191192193194195196197198199200201202203204205206207208209210211212213214215216217218219220221222223224225226227228229230231232233234235236237238239240241242243244245246247248249250251252253254255256257258259260261262263264265266267268269270271272273274275276277278279280281282283284285286287288289290291292293294295296297298299300301302303304305306307308309310
Fihrist
Lügat