tefrit, vasat, ifrat namiyle üç mertebeye ayrılırlar. Mesela, kuvve-i şeheviyenin tefrit mertebesi humuddur ki, ne helale ve ne de harama şehveti, iştihası yoktur; ifrat mertebesi fücurdur ki, namusları ve ırzları payimal etmek iştihasında olur. Vasat mertebesi ise, iffettir ki; helaline şehveti var, harama yoktur.
İhtar: Kuvve-i şeheviyenin, yemek, içmek, uyumak ve konuşmak gibi füruatında da bu üç mertebe mevcuddur.
Ve keza, kuvve-i gadabiyenin tefrit mertebesi cebanettir ki, korkulmayan şeylerden bile korkar; ifrat mertebesi, tehevvürdür ki, ne maddî ve ne manevî hiçbir şeyden korkmaz. Bütün istibdatlar, tahakkümler, zulümler bu mertebenin mahsulüdür. Vasat mertebesi ise şecaattir ki, hukuk-u diniye ve dünyeviyesi için canını feda eder; meşru olmayan şeylere karışmaz.
İhtar: Bu kuvve-i gadabiyenin füruatında da şu üç mertebenin yeri vardır.
Ve keza, kuvve-i akliyenin tefrit mertebesi gabavettir ki, hiçbir şeyden haberi olmaz. İfrat mertebesi cerbezedir ki; hakkı bâtıl, bâtılı hak suretinde gösterecek kadar aldatıcı bir zekâya malik olur. Vasat mertebesi ise, hikmettir ki; hakkı hak bilir, imtisal eder; bâtılı bâtıl bilir, içtinab eder.
وَمَنْ يُؤْتَ الْحِكْمَةَ فَقَدْ اُوتِىَ خَيْرًا كَثِيرًا
İhtar: Bu kuvvetin şu üç mertebeye inkısamı gibi; füruatı da o üç mertebeyi havidir. Mesela, halk-ı ef’al meselesinde, Cebr mezhebi ifrattır ki, bütün bütün insanı mahrum eder; İtizal mezhebi de tefrittir ki, tesiri insana verir. Ehl-i Sünnet mezhebi vasattır. Çünkü bu mezheb, beyne beynedir ki, o fiillerin bidayetini irade-i cüz’iyeye, nihayetini irade-i külliyeye veriyor. Ve keza, itikadda da ta’til ifrattır; teşbih tefrittir; tevhid vasattır.
Hülâsa: Şu dokuz mertebenin altısı zulümdür, üçü adl ve adalettir. Sırat-ı müstakimden murad, şu üç mertebedir.
صِرَاطَ الَّذِينَ اَنْعَمْتَ عَلَيْهِمْ : Kur’an’ın, inci gibi, lafızlarının dizilmesi bir hayta, bir çeşite, bir nakşa münhasır değildir. Belki zuhurca, hafaca, yakınlıkça, uzaklıkça mütefavit çok tenasüblerden hasıl olan pek çok nakışlar