eşyanın envaı da bast edilerek enzar-ı melâikeye gösterilmiştir. Bu tabirden şöyle bir işaret çıkıyor ki; mevcudat, müdrik ve âlimin malıdır. İlim ile alır, isimle ahz eder, suretlerinin temessülüyle temellük eder.
هُمْ : Müzekker ve âkıllar cemaatinden kinayedir. Burada müzekkerin müennese ve âkılın gayr-ı âkıla tağlib ve teşmiliyle, mecazen enva-ı eşyaya irca edilmiştir. Bu itibarla, هُمْ kelimesinde bir mecaz, iki tağlib vardır. Bu mecaz ile o tağlibleri icbar eden esbab, عَرَضَ kelimesinin işaret ettiği üsluptur. Çünkü melâikeye enva-ı eşyanın arzı manevî bir resm-i geçit manzarasını andırıyor. Malum ya, resm-i geçitleri yapan, müzekker ve âkıl insanlardır. Bunun için, burada iki tağlibe ve dolayısıyla bir mecaza mecburiyet hasıl olmuştur.
عَلٰى : Arz edilenin levh-i âlâda nakşedilen suretler olduğuna işarettir.
سُبْحَانَكَ لاَ عِلْمَ لَنَۤا اِلاَّ مَا عَلَّمْتَنَا اِنَّكَ اَنْتَ الْعَلِيمُ الْحَكِيمُ
وَاٰخِرُ دَعْوٰيهُمْ اَنِ الْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ (Haşiye)