İkinci Cihet: Beşerin arzdan istifadesini ikmal ve itmam eden, ancak semavatın tanzimidir.
Üçüncü Cihet: Evvelki ayet ihsan ve fazl delillerine işaret etmiştir; bu ayet de, kudret ve azamete işaret ediyor.
Dördüncü Cihet: Bu cümle, beşerin istifadesi yalnız arza mühnasır olmadığına, sema dahi onun istifadesine teshir edildiğine işarettir.
فَسَوّٰيهُنَّ سَبْعَ سَمٰوَاتٍ
Bu cümlenin mâkabliyle irtibatı, üç çeşittir:
1. كُنْ ile فَيَكُونُ arasındaki irtibat gibidir. Nasılki memurun husûlü كُنْ emrine bağlıdır; semavatın tesviyesi de, اِسْتَوٰى ’ya bağlıdır.
2. Kudretin taallûkuyla iradenin taallûku arasındaki irtibat gibidir. Yani, اِسْتَوٰى iradenin taallûkuna; tesviye de kudretin taallûkuna benzer bir irtibattır.
3. Netice ile mukaddime arasında bulunan irtibat gibidir. Çünkü semavatın tesviyesi, mukaddimesi olan اِسْتَوٰى ’ya terettüb eder.
Bu cümle mâkabliyle iki vecihle merbuttur:
Birinci Vecih: Bu cümledeki ilm-i küllî, semavatın tanzim ve tesviyesine delil olduğu gibi, tanzim ve tesviyenin vücudu da ilm-i küllînin vücuduna delildir.
İkinci Vecih ise: Evvelki cümle kudret-i kâmileye, bu cümle ise küllî ve şümullü ilme delâlet eder.
Cümlelerin nüktelerini beyan edeceğiz:
هُوَ الَّذِى ilâ âhir.
Bu cümle, mâkabliyle bağlı değildir. Ancak, müste’nife olup, beş sual ile cevaplarına işarettir ki, bundan önce beyan edildiğinden tekrarına lüzum yoktur.