İkinci Mukaddime: Ecram-ı ulviyenin kanunlarını rabt eden ve ziya ve hararetin emsalini neşr ve nakleden fezayı doldurmuş bir madde mevcuttur.
Üçüncü Mukaddime: Madde-i esîriyenin, yine esîr olarak kalmak şartıyla, sair maddeler gibi muhtelif teşekkülâtı ve ayrı ayrı nev’ileri vardır; buhar ile su ve buzun teşekkülâtları gibi.
Dördüncü Mukaddime: Ecram-ı ulviyeye dikkat edilirse, tabakaları arasında muhalefet görünür. Evet, yeni teşekküle ve in’ikada başlamış milyarlarca yıldızlardan ibaret Kehkeşan ile anılan tabaka-i esîriye, sabit yıldızların tabakasına muhaliftir; bu da manzume-i şemsiyenin tabakasına. Ve hakeza, yedi tabakaya kadar birbirine muhalif tabakalar vardır.
Beşinci Mukaddime: Araştırmalar neticesinde sabit olmuştur ki; bir maddede teşkil, tanzim, tesviyeler vaki olursa, birbirine muhalif tabakalar husûle gelir. Bir madenden kül, kömür, elmas meydana gelir; ateşten alev, duman husûle gelir. Müvellidülmâ ile müvellidülhumuzanın imtizacından su, buz, buhar tevellüd eder.
Altıncı Mukaddime: Şu müteaddit emarelerden anlaşıldı ki, semavat müteaddittir. Şeriat sahibi de, “Yedidir” demiştir; öyle ise yedidir. Maahaza yedi, yetmiş, yedi yüz sayıları Arab üsluplarında kesret için kullanılır.
Arkadaş! Pek geniş bulunan Kur’an-ı Kerim’in hitaplarına, manalarına, işaretlerine dikkat edilmekle bir âmiden tut, bir veliye kadar bütün tabakat-ı nâsa ve umum efkâr-ı ammeye olan müraatları, okşamaları fevkalâde hayrete, taaccübe mucibdir. Meselâ, سَبْعَ سَمٰوَاتٍ kelimesinden, bazı insanlar hava-i nesîmiyenin tabakalarını fehmetmiştir; öbür bazı da, arzımız ile arkadaşları olan hayattar küreleri ihata eden nesîmi küreleri fehmetmiştir; bir kısım da seyyarat-ı seb’ayı fehmetmiştir; bir kısmı da manzume-i şemsiye içinde esîrin yedi tabakasını fehmetmiştir; bir kısım da şu bildiğimiz manzume-i şemsiye ile beraber altı tane daha manzume-i şemsiyeyi fehmetmiştir; bir kısım da esîrin teşekkülâtı yedi tabakaya inkısam ettiğini fehmetmiştir. Hülâsa, her bir kısım insanlar, istidatlarına göre feyz-i Kur’an’dan hisselerini almışlardır. Evet, “Kur’an-ı Kerim bütün şu mefhumlara şamildir” diyebiliriz.