ثُمَّ يُحْيِيكُمْ , mâkabliyle mâba’di arasında bu’d-u mesafeyi ifade eden ثُمَّ imate ile ikinci ihya arasında kocaman âlem-i berzahın fasıla olduğuna işarettir.
ثُمَّ اِلَيْهِ تُرْجَعُونَ : Bu ثُمَّ ise, ikinci ihya ile rücu arasında mevcud büyük bir perde ve hicabın bulunduğuna işarettir.
تُرْجَعُونَ Yani, “Esbab perdesinin keşfiyle vesaitin tardıyla Allah’a rücu edeceksiniz.”
Sual: Allah’a rücu etmek, Allah’tan gelmeyi iktiza eder. Bunun için, bir kısım insanlar Allah ile insan arasında ittisali tevehhüm etmişlerdir ve bazı sofiler de şüpheye düşmüşlerdir?
Cevap: Dünyada insanın vücud ve bekası olduğu gibi; ahirette de vücud ve bekası vardır. Dünyadaki vücud, vasıtasız dest-i kudretten çıkar. Dünyada terkip, tahlil, tasarruf, tahavvül ile karışık beka meselesi, sabıkan zikredilen hikmet üzerine, esbab, vesait, ilel meseleye müdahale edip, araya girerler. Ahirette ise, vücud ve beka, her ikisi de levazımatıyla, terkibatıyla bizzat dest-i kudretten çıkarlar ve herkes hakiki malikini bilir. İşte bunu anlayan, rücuun ne demek olduğunu anlar.