Kitaplar
İşarat'ül-İ'caz

Alçak nefs tarafından her şeyi karanlıklı gösteren küfür zulmetiyle temsilât-ı Kur’aniyeye bakan olursa, tabiî o temsilâtın hikmetini anlayamaz, evhama kapılır. Kalbindeki marazın yardımıyla, her vehim onun nazarında bir dev kesilir; tarik-i hakkı kaybeder, tereddütlere maruz kalır. Sonra istifhama, yani sorup sual etmeye başlar, içinden çıkamaz. En nihayet, iş inkâra dayanır; inkârın içinde kalır. Kur’an-ı Kerim, ihtisar ve kinaye tarikiyle, onların inkârı tazammun eden istifhamlarına,   مَاذَۤا اَرَادَ اللّٰهُ بِهٰذَا مَثَلاً   cümlesiyle işaret etmiştir. Ve bu işaret içindir ki, evvelki cümlede mezkûr olan   يَعْلَمُونَ   ’ye mutabakat için, burada   لاَ يَعْلَمُونَ   ’nin zikri lâzım iken,   مَاذَۤا اَرَادَ اللّٰهُ بِهٰذَا مَثَلاً   (ilâ âhir) denilmiştir.

    يُضِلُّ بِهِ كَثِيرًا وَيَهْدِى بِهِ كَثِيرًا   : Bu cümle, onların temsilâtının sebebini, ille-i gaiyesini anlamak üzere,   مَاذَا   ile yaptıkları istifhama cevaptır. Fakat, Kur’an-ı Kerim, usûl ittihaz ettiği îcaz ve ihtisara binaen, temsilâtın akıbetini, yani temsilâta terettüb eden dalâlet ve hidayeti, ille-i gaiye menzilesinde göstermiştir.

  Evet, dalâlet ve hidayet, temsilâta illet olamaz. Eğer illet olsa cebir olur. Ancak, temsilâtın sebep ve ille-i gaiyesi, cumhur-u avamı ikaz ve irşaddır. Sanki onlar, “Ne için böyle oldu? Ne için i’caz bedihî olmadı? Ne için Allah’ın kelâmı olduğu zaruri olmadı? Ne için bu temsilât yüzünden vehimlere meydan verildi?” diye bir çok sualleri ortaya çıkardılar. Kur’an-ı Kerim,   يُضِلُّ بِهِ كَثِيرًا وَيَهْدِى بِهِ كَثِيرًا   cümlesiyle, o sual kümesini dağıttı. Şöyle ki:

  O temsilâtı nur-u iman ile tefekkür edenin nur-u imanı inkişaf eder, kuvvet bulur; küfür zulmetiyle ve tenkit hırsıyla bakanın da zulmeti ziyadeleşir ve gözü kör olur. Çünkü, nazarîdir, bedihî değildir. Evet, bu temsilât, temiz ve yüksek ruhları, mülevves ve alçak ruhlardan tefrik içindir. Bu da, yüksek istidatları, neşv ü nemalandırmakla, pis istidatlardan temyiz içindir. Bu dahi, sağlam fıtratları, mücahede ile, bozuk ve hasta fıtratlardan ayırmak içindir. Bunu da, imtihan-ı beşer istilzam ediyor. Bunu dahi, sırr-ı teklif iktiza etmiştir. Teklif ise, saadet-i beşer içindir. Saadet ise, tekemmülden sonradır.

Hata Bildirim Formu
Sayfalar
123456789101112131415161718192021222324252627282930313233343536373839404142434445464748495051525354555657585960616263646566676869707172737475767778798081828384858687888990919293949596979899100101102103104105106107108109110111112113114115116117118119120121122123124125126127128129130131132133134135136137138139140141142143144145146147148149150151152153154155156157158159160161162163164165166167168169170171172173174175176177178179180181182183184185186187188189190191192193194195196197198199200201202203204205206207208209210211212213214215216217218219220221222223224225226227228229230231232233234235236237238239240241242243244245246247248249250251252253254255256257258259260261262263264265266267268269270271272273274275276277278279280281282283284285286287288289290291292293294295296297298299300301302303304305306307308309310
Fihrist
Lügat