Kitaplar
İşarat'ül-İ'caz

tegayyürleri yok ki, mertebeleri olsun. Maahaza, acz bu sıfatların zıddı olduğundan, onların içine girip oturamaz. Binaenaleyh, kudret-i ilâhiyede zerre ile şems arasında fark yoktur. Meselâ, terazinin her iki gözünde iki güneş veya iki zerre bulunduğu farz edilse, aralarında müsavat ve muvazene bulunduğundan, hariçten bir kuvvet bir gözüne basarsa, öteki göz havaya kalkar. İster o gözde zerre olsun, ister güneş olsun, o kuvvete göre farkları yoktur, ikisi de birdir. Kezalik, mümkün olan bir şeyin tarafeyni, yani vücud ve ademi arasında terazinin gözleri gibi müsavat olduğundan, kudret-i ezeliye hangi tarafa basarsa, öteki taraf hebâ gibi havaya kalkar; güneş, sinek, zerre, bu hususta hepsi de birdir.

 Hülâsa, zerre gibi küçük şeyler veya âdi fiiller, Hâlikın halkıyla vücuda geldikleri için, onun daire-i ilminde dahil oldukları bedihidir. Bu itibarla, onlardan bahsetmekle, bilbedahe, müşahhat (münakaşa etmek) yoktur. Kur’an-ı Kerim,   اَلاَ يَعْلَمُ مَنْ خَلَقَ وَهُوَ اللَّطِيفُ الْخَبِيرُ   ayetiyle bu sırra işaret etmiştir. Yani, “Halk eden Hâlik, mahlukunu bilmez mi?” Ve bilmemesinin imkânı var mı? Öyle ise, mahlukundan ne için bahsetmesin, ne için mahlukuyla konuşmasın?

 İkinci Mugalâta: Onlar, “Kur’an’ın üslupları ve şivesi altında bir insanın timsali görünür” diyorlar. Çünkü, Kur’an’da bahsedilen âdi işler ve hakir şeyler, insanların arasında yapılan muhavere ve konuşmalar gibidir. Bu cahil herifler bilmezler mi ki, söylenilen bir kelâm, bir cihetten mütekellimine bakarsa, birkaç cihetten muhatabına bakar. Çünkü, muhatabın ahvalini nazara almak lâzımdır ki, söylenilen söz o ahvalin iktizası üzerine söylensin. Binaenaleyh, Kur’an’ın muhatabı beşerdir. Kur’an’ın maksadı da tefhimdir, yani beşerin bilmediği şeyleri bildirmektir. Buna binaendir ki, belâgatın iktizası üzerine Kur’an, beşerin hissiyatıyla memzuc olan üsluplarını giyer ve şivesiyle söyler ki, beşerin fehmi söylenilen sözden tevahhuş edip ürkmesin. Evet, yüksek bir insan, bir çocukla konuştuğu zaman çocukların şivesiyle konuşursa, çocuğun zihnini okşamış olur. Çocuğun fehmi, onun çat pat söylediği sözler ile ünsiyet peyda eder; söylediklerini dinler ve anlar. Aksi halde, o insan ile o çocuk arasında bir malumat alışverişi olamaz. Allah ile beşer arasındaki ahz ve i’tâlar da böyledir. 

Hata Bildirim Formu
Sayfalar
123456789101112131415161718192021222324252627282930313233343536373839404142434445464748495051525354555657585960616263646566676869707172737475767778798081828384858687888990919293949596979899100101102103104105106107108109110111112113114115116117118119120121122123124125126127128129130131132133134135136137138139140141142143144145146147148149150151152153154155156157158159160161162163164165166167168169170171172173174175176177178179180181182183184185186187188189190191192193194195196197198199200201202203204205206207208209210211212213214215216217218219220221222223224225226227228229230231232233234235236237238239240241242243244245246247248249250251252253254255256257258259260261262263264265266267268269270271272273274275276277278279280281282283284285286287288289290291292293294295296297298299300301302303304305306307308309310
Fihrist
Lügat