Sual: ( فَاتَّقُوا ) “İttika” ile “tecennüb”; ikisi de bir manayı ifade ederler. İttikanın tecennübe cihet-i tercihi nedir?
Cevap: Evet, ittika imana tabidir. Yani, ittika iman olduktan sonra husûle gelir. Tecennübde bu tebaiyet yoktur. Binaenaleyh, ittika kelimesi imanı andırır ve ittika lâfzıyla imana îma ve işaret edilebilir; fakat tecennüb kelimesi bu işi göremez. Bunun içindir ki, تَجَنَّبُوا ’ya tercihen فَاتَّقُوا ihtiyar ve ikame edilmiştir.
اَلنَّارُ : Nârın اَلْ ile tarifi, nârın mahudiyet ve malumiyetine işarettir. Çünkü, enbiya-i izamdan işitilmek suretiyle, zihinlerde malumiyeti takarrür etmiştir.
Sual: اَلَّتِى esma-i mevsuledendir. Sılâ, dahil olduğu cümlenin evvelce malum olduğunu iktiza eder. Halbuki sılâsı olan وَقُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُ evvelce muhataplara malum değilmiş.
Cevap: نَارً ... وَقُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُ ayeti bu ayetten evvel nazil olduğuna nazaran muhataplar ondan kesb-i malumat ettiklerine binaen, burada اَلنَّارُ ile اَلَّتِى arasında tavsif muamelesi yapılmıştır.
قُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُ : Bu kayıtlardan maksat, tehdittir. Tehditlerin tekid ve teşdid edildiğine binaen, burada اَلنَّاسُ elimesiyle tekid edilmiştir; حِجَارَةٌ lâfzıyla da teşdid ve tevbih edilmiştir. Şöyle ki:
“Menfaat, necat ümidiyle taştan mamül mabud ittihaz ettiğiniz sanemler size tazib âleti, yani sizi yandırıp yakan ateşe odun olmuşlardır. Zavallılar! Ne için bunu düşünmüyorsunuz?”