Evet, görmüyor musun قَالَ ’deki ( ا ) , hiffeti ifade ediyor. Aslı ( و ) olsun ( ى ) olsun, ne olursa olsun, bize taallûk etmez.
Hülâsa: Madem ki Kur’an, bütün zamanlardaki bütün insanlara nazil olmuştur, şu şüphe addettikleri umûr-u selâse, Kur’an’a nakîse değil, Kur’an’ın yüksek i’cazına delillerdir. Evet, Kur’an-ı Mu’cizü’l-Beyanı talim eden Cenab-ı Hakka kasem ederim ki, o Beşir ve Nezirin (a.s.m.) basar ve basireti, hakikati hayalden tefrik edememekten münezzehtir, celildir, celîdir veya insanları kandırarak mağlâtalara düşürtmekten, meslek-i âlileri ganidir, âlidir, temizdir, tahirdir.
YEDİNCİ MESELE
Hazret-i Muhammed aleyhissalâtü vesselâmın izhar ettiği mahsus ve zâhirî ve insanlarca meşhur ve malum olan harika ve mucizelerinin ekserisi, tarih ve siyer kitablarında mezkûrdur ve aynı zamanda, muhakkikîn-i ulema tarafından izah ve beyan edilmişlerdir. Binaenaleyh, tafsilâtını o kitablara havale ile, yalnız o harikaların nevilerini icmalen izah edeceğiz.
Evet, Peygamber aleyhisselâtü vesselâmın zâhirî harikalarının her birisi ahadi olup, mütevatir değilse de, o ahadilerin heyet-i mecmuası ve çok nevileri, mütevatir-i bilmanadır. Yani, lafız ve ibareleri mütevatir değilse de, manaları çok insanlar tarafından nakledilmiştir. O harikaların nevileri üçtür:
Birincisi: “İrhasat” ile anılmaktadır ki; Hazret-i Muhammed aleyhissalâtü vesselâmın nübüvvetinden evvel zuhur eden harikalardır. Mecusi milletinin taptığı ateşin sönmesi, Sava Denizi'nin sularının çekilmesi, Kisra sarayının yıkılması ve gâibden yapılan tebşirler gibi şeylerdir. Sanki, o Hazretin (a.s.m.) zaman-ı velâdeti, hassas ve keramet sahibi imiş gibi, o zatın kudum ve gelmesini şu gibi hadiseler ile tebşiratta bulunmuştur.
İkinci nev’: İhbarat-ı gaybiyedir ki; bilâhare vukua gelecek pek çok garip şeylerden bahsetmiştir. Ezcümle, Kisra ve Kayser’in definelerinin İslâm eline geçmesi, Rumların mağlup edilmesi, Mekke’nin fethi, Kostantiniyye’nin alınması gibi hadisattan haber vermiştir. Sanki o zatın cesedinden tecerrüd eden ruhu, zaman ve mekânın kayıtlarını kırarak istikbalin her tarafına uçup gezmiş ve gördüğü vukuatı söylemiştir ve söylediği gibi de vukua gelmiştir.