şimdi o daireden istifade ediyorlar.” Yine Carlyle demiştir ki: “Hakaik-i Kur’aniye, tulu ettiği zaman, ateş gibi, bütün dinleri yuttu. Zaten bu onun hakkı idi. Çünkü, Nasara ve Yahudilerin hurafelerinden bir şey çıkmadı.” İşte bu feylesof,
فَاْتُوا بِسُورَةٍ مِنْ مِثْلِهِ * فَاِنْ لَمْ تَفْعَلُوا وَلَنْ تَفْعَلُوا فَاتَّقُوا النَّارَ (ilâ ahir) olan ayet-i kerimenin mealini tasdik etmiştir. (Haşiye)
Sual: Gerek Kur’an-ı Kerim olsun, gerek tefsiri olan hadis-i şerif olsun, her fenden, her ilimden birer fezleke almışlardır. Bir kitab veya bir şahsın yalnız fezlekeleri ihata etmekle harika olması lâzım gelmez. Bir şahıs, pek çok fezlekeleri ihata edebilir?
Cevap: Bahsettiğimiz fezleke, sellemehü’s-selam fezlekeler değildir. Ancak, hüsn-ü isabetle münasip bir mevkide ve münbit bir yerde işitilmemiş çok işaretleri tazammun etmekle istimal ve zer’ edilen fezlekelerdir. Kur’an veya hadisin aldıkları fezlekeler, bu kabil fezlekelerdir. Bu kabil fezlekeler tam bir meleke ve ıttılâdan sonra hasıl olabilir ki, her bir fezleke, mehazı olan fen veya ilmin hükmünde olur; bu ise, bir şahısta olamaz.
Aziz arkadaş! Bu meselelerde yazılan muhakemelerin neticesi olarak şu gelen kaideleri de koynuna koy, sana lâzım olur.
1. Bir şahıs, çok fenlerde ihtisas sahibi olamaz.
2. İki şahıstan sudur eden bir söz, istidatlarına göre tefavüt eder. Yani birisine göre altın, ötekisine nazaran kömür kıymetinde olur.
3. Fünun, fikirlerin birleşmesinden hasıl olup, zamanın geçmesiyle tekâmül eder.
4. Eski zamanda nazarî olup, bu zamanda bedihî olmuş olan çok meseleler vardır.
5. Zaman-ı mazi, bu zamana kıyas edilemez; aralarında çok fark vardır.
6. Sahra ve çöl adamları, basit ve saf insanlar olduğundan, medenilerin medeniyet perdesi altında gizleyebildikleri hile ve desiseleri bilmezler ve gizleyemezler; her işleri merdânedir, kalbleri ve lisanları birdir.