Kitaplar
İşarat'ül-İ'caz

bahar mevsiminde nasıl türlü türlü şekillere girer ve envaen ziynetli, nakışlı elbiseleri giyer, ayrı ayrı manzaraları gösterir; âlem-i ulvî olan semavat dahi, bilhassa bulutlarıyla pek garip ve acib keyfiyetlere, suretlere, renklere girer, çıkar. Adeta her iki âlem birbirine rekabet ederler. Bu iki âlem arasında şöylece bir müşabehet ve mümaseletin düşünülmesi de aralarında bir müsabaka ve rekabeti tahayyül etmekten neş’et eder. Şöyle ki:

   Arz ve sema güzellik müsabakasına girmek için lazım gelen ziynetlerini takınıp hazırlandıkları zaman, arz kış mevsiminde kardan mamül beyaz elbiselerini giyer, oturur, bahar mevsimi gelince o beyaz elbiseyi üzerinden çıkarır, zümrüd gibi yeşil halılarını sahralarına serer, yemyeşil gömleklerini dağlarına giydirir, o dağların şahikalarının başlarına beyaz sarıklarını sarar ve bu güzel inkılâb ve manzaralarıyla, kudret-i ilâhiyenin mucizelerini hikmet-i ilâhiyenin nazarına arz eder. Buna karşı cevv-i sema dahi azamet-i ilâhiyeyi izhar etmek için koca koca dağları, tepeleri, dereleri ve pek çok garip ve acib şeylerin şekillerini ve sanki beyaz, siyah, kırmızı boyalarla boyanmış pamuk yığınlarını andıran bulut kafilelerini ileri sürer, nazar-ı hikmete takdim eder.

   İşte bu iki âlem arasındaki hayali müşabehetten dolayı, bilhassa yaz mevsimindeki bulutlar Araplar tarafından dağlara, gemilere, bostanlara, derelere, deve kafilelerine yapılan teşbihler, üsluplar, nazar-ı belâgatta pek güzel görünür.

   Binaenaleyh, âlem-i ulvî ile âlem-i süflî arasındaki ve dolayısıyla bulutlar ile dağlar arasındaki müşabehet ve münasebete binaen,   وَيُنَزِّلُ مِنَ السَّمَآءِ مِنْ جِبَالٍ فِيهَا مِنْ بَرَدٍ   ayet-i kerimesinin mana-yı beliğanesi, “Dağların büyüklüğünde, dolunun renginde bulunan semadaki bulutlardan yağmurları inzal ediyoruz” demektir.

   Bu güzel ve belâgatça makbul, akıl ve mantığa mutabık mana dururken, ayetin zâhirine yapışıp, beş yüz senelik mesafeden iki dakikalık bir zaman zarfında yağmuru cirm-i semadan yeryüzüne indirmek gibi sakat bir manaya zahib olmak kâr-ı akıl değildir. Hem, hikmet ve iktisad ve adem-i abesiyet, bu yanlış zehabı reddeder.

Hata Bildirim Formu
Sayfalar
123456789101112131415161718192021222324252627282930313233343536373839404142434445464748495051525354555657585960616263646566676869707172737475767778798081828384858687888990919293949596979899100101102103104105106107108109110111112113114115116117118119120121122123124125126127128129130131132133134135136137138139140141142143144145146147148149150151152153154155156157158159160161162163164165166167168169170171172173174175176177178179180181182183184185186187188189190191192193194195196197198199200201202203204205206207208209210211212213214215216217218219220221222223224225226227228229230231232233234235236237238239240241242243244245246247248249250251252253254255256257258259260261262263264265266267268269270271272273274275276277278279280281282283284285286287288289290291292293294295296297298299300301302303304305306307308309310
Fihrist
Lügat