bir cemaat için bir ferdin ateş yakması âdet olduğuna işarettir. Hem, lamba vesaire gibi âlât-ı tenviriye arasından نَارًا ’in intihab edilmesi, teklifin pek şiddetli bir nur olduğuna ve onların izhar ettikleri zâhiri nur altında fitne ateşini yaktıklarına işarettir.
İhtar: Nekre olarak نَارًا kelimesinin zikri, onların şiddet-i lüzumundan dolayı, herhangi bir ateş olursa olsun, yakmak ihtiyacında olduklarına işarettir.
فَلَمَّا اَضَۤاءَتْ مَا حَوْلَهُ ذَهَبَ اللّٰهُ بِنُورِهِمْ : Takibi ifade eden فَلَمَّآ ’daki ( ف ) , onların yeisten sonra ümid ve rica zamanlarının geldiğine işarettir. لَمَّا ise, kıyas-ı istisnaî ile anılan, dahil olduğu cümlelerden birinci cümlenin tahakkuk ve vücuda geldiğine delâlet etmekle, ikinci cümlenin de vücuda geldiğini intac ettiğine ve onların teselli ve ümidlerinin tamamıyla kesilmiş olduğuna işarettir. اَضَآءَتْ kelimesi, onların ısınmaya değil, aydınlanmaya ihtiyaçları olduğuna işarettir ki; etrafında bulunan zararlı şeyleri görüp onlardan tahaffuz etsinler.
مَاحَوْلَهُ : Dehşetin her dört taraftan ihata eylediğine ve ziya ile cihat-ı sitteden hücum eden zararlardan tahaffuz etmek lüzumuna işaretir.
ذَهَبَ : Bu kelime ile اَضَآءَتْ kelimesi arasındaki lüzum meselesi geçmiştir, oraya bakılsın.
ذَهَبَ اللّٰهُ : Zehabın Allah’a isnadı, iki cihetten rica ve ümidlerinin kesik olduğuna işarettir.
Birincisi: Âfet semavî olduğundan, def’i mümkün değildir.
İkincisi: O âfet, kusurlarının cezası olduğundan, Cenab-ı Haktan merhamet de rica edilemez. Çünkü, iptal-i hak için çalışan adam, haktan yardım ve merhamet talep edemez.