İşte ey kardeş, ey dindaş! Hayatının bütün mevcudiyetiyle bu envar-ı imaniyeyi ruhun tâ derinliklerinden kopup gelen bir sadakat ve muhabbetle sarılarak hiç şüphesiz beşerin fevkinde bir kudret ve Cenab-ı Hakkın inayet-i ilâhiyesiyle bu Risale-i Nur’un meydana geldiğini bil ve o büyük Üstadın harikası önünde tazimle eğilmeyi bir vicdan borcu addet.
Ey ruhları dalgalandıran ve kaleminden şimşekler çaktıran muhterem Üstad! Senin azametli harikanın en büyük nişanesi olan Risale-i Nur’un nuru, kararmaya yüz tutan iman ufuklarını nurlandırdı ve aydınlattı. Ve ebede kadar da aydınlatacaktır inşaallah.
Kastamonu Nur şakirdlerinden
Mehmed Feyzi
***
بِاسْمِهٖ سُبْحَانَهُ
وَ اِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِهٖ
اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ اَبَدًا دَائِمًا
Şu kâinat semâsının gurubu olmayan manevî güneşi Kur’an-ı Kerim; şu mevcudat kitab-ı kebirinin âyât-ı tekviniyesini okutturmak, mahiyetini göstermek için şuaları hükmünde olan envarını neşrediyor. Beşerin aklını tenvir ile sırat-ı müstakimi gösteriyor. Beşeriyet âleminde her ferd; hilkatindeki maksatlar ve fıtratındaki arzular ve istikametindeki gayesini, o hidayet güneşinin nuru ile görür ve bilir. O hidayet nurunun tecellisine mazhar olanlar, kalb kabiliyeti nisbetinde Ona âyinedarlık ederek yakınlık kesbeder. Eşya ve hayatın mahiyeti; o nur ile tezahür ederek ancak o nur ile görünür, anlaşılır ve bilinir. Ezelî güneşin manevî hidayet nurlarını temsil eden Kur’an-ı Kerim, akıl ve kalb gözüyle hak ve