-
Asa-yı Musa
Asâ-yı Musa kitabı Denizli hapishanesinin bir meyvesi olan Meyve Risalesi ile Hüccetüllahi’l-Baliğa Risalesi’nden meydana gelmektedir. Bu risale, adından da anlaşılacağı üzre, tıpkı Musa aleyhisselâmın asâsı gibi, çağımızda fen ve felsefeden gelen inkâr ve küfür karanlıklarını parçalayıp dağıtmakta, tevhid ve hidayet nurlarını herkese göstermektedir. Çağımızda İslâmî ilimlerden yoksun bırakılarak sadece felsefe ve modern ilimleri tahsil eden öğrenciler çoğu zaman tek taraflı ve ön yargılı olarak yetişmektedirler. Oysa ki okunan her bir ilim dalı kendi mantığı içerisinde Allah’ın varlığını ve birliğini de göstermektedir. Bunu anlamak için, sözkonusu ilimleri tahsil ederken tarafsız ve objektif bir bakış açısıyla kâinatta cereyan eden olaylara bakmak yeterlidir. İşte Asâ-yı Musa Risalesi, ilim öğrencisine böyle bir bakış açısı kazandırması bakımından büyük bir boşluğu doldurmaktadır.
-
İçtimaî Dersler
Elinizdeki kitap, “Eski Said”in eserlerini ihtiva etmektedir. Eski Said deyince, akla hemen II. Meşrutiyet dönemi öncesindeki ve sonrasındaki fırtınalı yıllar gelir. Bu yıllar hiç kuşkusuz altı yüzyıllık Osmanlı imparatorluğunun bir taraftan kendi içindeki değişim sorunlarıyla uğraşarak diğer taraftan kendi dışındaki gelişmelere ayak uydurmaya çalışarak hayatını idame ettirme gayreti içinde olduğu yıllardır. Bu dönemde Osmanlı devlet ricali olsun, sivil kesimi temsil eden aydınlar ve ulema sınıfı olsun, sözkonusu hesaplaşmanın cenderesi içinde, beyin törpüleyici sorunlara çözüm arama gayret ve telaşı içerisindedirler.
O günün Osmanlı toplumu sosyal, kültürel ve siyasal bir çalkantı içerisindedir. Kaçınılmaz değişime karşı ayak direyen statükocuların dayanakları zayıftır. Değişimden yana olanlar ise, iki grupta toplanmaktadır. Birinci grupta yer alanlar çoğunlukla İttihad ve Terakki kökenlidir ve o günkü Avrupa’nın pozitivist, inkârcı ve materyalist felsefi düşüncesinin ve bunun sosyal, kültürel ve ekonomik hayata yansımasının iyice etkisi altındadırlar. İkinci grupta yer alan değişim taraftarları ise, dindar ve muhafazakârdırlar. Değişimin, tabii seyri içerisinde kaçınılmaz olduğuna inanmaktadırlar. Ancak sözkonusu değişimi savunurken “kökü mazide olan bir gelecek” anlayışı içerisinde fikir üretip yol göstermektedirler.
Osmanlı devlet yapısı içerisindeki köhneleşmiş kurumların yenilenmesini, çağın ihtiyaçları ve evlad-ı zamanın yeni durumu gözönünde tutularak yeni bir takım düzenlemelerin şart olduğunu vurgulayan Bediüzzaman, kâh dönemin Osmanlı padişahı II. Abdülhamid’e dilekçe yazıp taleplerini sunmakta, kâh İttihad ve Terakki’nin elit kadrosuyla diyalog kurup onları etkilemeye çalışmakta, kâh 31 Mart olayında olduğu gibi, isyan etmiş taburları sakinleştirmek için askerlere hitap etmekte, kâh meşrutiyetin ilanı münasebetiyle meydanlarda halka hitaben konuşmalar yapmakta, kâh aşiretleri dolaşarak hürriyet hakkında onlara tavsiyelerde bulunmakta, kâh müslüman kamuoyunda yanlış ve tehlikeli yönlendirmelere yol açabilecek davranışlara engel olmak gayretiyle dönemin değişik kulüp ve cemiyetlerinde fiilen kurucu üyeler arasına girmektedir. Toplumun etnik ve dini yapısını gözönünde tutarak, medeni ölçüler içerisinde birarada yaşamanın ortak paydasını bulmaya çalışmakta, bu konularda hem yöneticileri, hem de halkı aydınlatacak risaleler ve makaleler yazmakta ve zaman zaman şifahi nutuklar ve konuşmalar yapmaktadır.
Yirminci yüzyıl dünyasının kaçınılmaz bir değişim ve dönüşüm içerisinde olduğunun farkına varan Bediüzzaman Said Nursî, İslâm dünyasının bunun dışında kalamayacağını, “Eski hal muhal, ya yeni hal yahut izmihlal” diyerek çağdaş medeniyetin ve teknolojinin gerisinde kalmamak ve hatta onu aşmak için gerekli olan ilkeleri yerine getirmenin kaçınılmaz olduğunun altını çizmektedir.
Gazete ve dergilerde neşrettiği bütün yazılarının ve savunduğu görüşlerinin arkasında durduğunu, çünkü her zaman ve dönemde geçerli olabilecek nitelikte görüşler serdettiğini; dolayısıyla hak ve hakikatın zamanaşımına uğramayacağını söyleyen Said Nursî, uyanmış olan milletin, demagoji ve cerbeze ile artık aldatılamayacağına dikkat çekmektedir.
Özet olarak, Bediüzzaman Said Nursî, Eski Said diye nitelendirdiği bu dönemde mutlakiyet yönetimine karşı mücadele veren meşrutiyetçi ve hürriyetçi hareketleri desteklemiş, İslâm dünyasının kurtuluşunu, her türlü istibdad ve baskıdan kurtulmasında ve özgür düşünce kapılarının açılmasında aramıştır.
Üstad Bediüzzaman, Eski Said ve Yeni Said diye nitelendirdiği dönemsel hayatının her ikisinin birlikte değerlendirilmesi gerektiğini, Kur’an medresesinde Yeni Said’in verdiği derslerin yanısıra Eski Said’in de Hutbe-i Şamiye ve Zeyilleri gibi hayat-ı içtimaiye medresesinde aldığı derslerin ve konuşmaların da gözönünde bulundurulmasını bir tür vasiyet biçiminde tavsiye etmiştir.
Kitapta yer alan risale ve makaleler, kendi döneminde yayınlanmış orijinal şekilleriyle alınmıştır. Sözkonusu risale ve makalelerde Yeni Said döneminde yapılmış değişiklikler dipnotta nüsha farkı olarak kaydedilmiştir. Risale ve makalelerin sıralanışı yayın tarihleri dikkate alınarak yapılmış, risale ve makalelerde Bediüzzaman’ın o dönemde kullandığı imzalar aynen muhafaza edilmiştir. Kitabın sonunda Eski Said’in eserlerinin orijinal şekliyle kapak resimleri ve makalelerin tamamının fotokopileri eklenmiştir. Kitabın bu isim ve ad altında yayınlanması, Üstad’ın Eski Said dönemi eserlerini talebelerine bir nevi “içtimaî dersler” şeklinde takdim ve tavsiye etmesinden mülhemdir.
Daha önce yayınladığımız Risale-i Nur eserlerinde olduğu gibi İçtimaî Dersler’de de yine her sahifenin altında bilinmeyen kelimelerle birlikte ayet, hadis ve diğer metinlerin Türkçe anlamları verilerek, kitapta isimleri geçen şahıslar, olaylar ve ıstılahlarla ilgili kısa bilgiler, metinde (*) işaretiyle belirtilerek kitabın sonunda “Notlar” bölümünde izah edilmiştir. Ayrıca indeksle birlikte, yapılan çalışmada başvurulan kaynakları içeren bir bibliyografya hazırlanarak eserde geçen makalelerin ve risalelerin Osmanlıca dökümanları da kitabın sonuna “Belgeler” olarak eklenmiştir.
-
İman ve Küfür Muvazeneleri
İman ve Küfür Muvazeneleri Risale-i Nur Külliyatından aynı konuyla alâkalı parçalar bir araya getirilerek hazırlanmıştır. İman ve küfür muvazaneleri yahut hidayet ve dalâlet mukayeseleri yapılırken, imanın ve hidayet yolunun ne kadar kolay ve kârlı, küfür ve dalâlet yolunun ise ne kadar müşkilâtlı ve zararlı olduğu en âmi bir insanın bile anlayıp idrak edebleceği bir dille örnekler verilerek anlatılmaktadır. Bu itibarla İman ve Küfür Muvazeneleri kitabı, bu konuyla ilgili olarak Risale-i Nur’da geçen bahislerin bir hülâsası ve özetidir, denilebilir.
-
Sözler
-
Lem'alar
-
Mektubat
-
Şualar
-
Emirdağ Lahikası
-
Muhakemat
-
İşarat'ül-İ'caz
-
Mesnevî-i Nuriye
-
Barla Lahikası
-
Kastamonu Lahikası
-
Zülfikar Mecmuası
-
Tılsımlar Mecmuası
-
Müdafaalar
-
Sikke-i Tasdîk-i Gaybî
-
Tarihçe-i Hayat
-
Mektûbat
-
Mesnewiya Nûriye
-
Koma Gotinan
-
Dersên Civakî
-
Rêbera Xizmetê
-
Rîsaleyê Îxlasî
-
Rîsaleya Birariye
-
Rîsaleya Nêweşan
-
Vateyê Qijekî
-
Mûcîzeyê Ehmediye
-
Rîsaleya Lemeyan
-
Dîwana Herba Urfî
-
Xutbeya Şamê
-
Munazerat
-
Sî û Sê Pencere
-
Rîsaleya Mîrac û Şeqqa Qemerê
-
Rîsaleyên Îxlasê
-
Rîsaleya Nexweşan
-
Rîsaleya Munacatê
-
ذوالفقار
-
رسالة مبحث الحشر
-
الخطبة الشاميه
-
رسالة المعجزات الأحمدية
-
رسالة المعجزات القرآنية
-
رائد الشباب
-
Celcelutiye
-
Cevşen'ül-Kebir
-
Delâili'n-Nur
-
Duâ-i İsm-i Azam
-
Duâ-i Tercümân-ı İsm-i Âzam
-
Evrâd-ı Kudsiye
-
Hizbü'l-Kur'ân
-
Münacat-ı Veysel Karani
-
Münâcât-ül Kur'an
-
Sekine
-
Suver-i Kur'aniye
-
Tazarru ve Niyaz
-
Tahmidiye
-
Tesbihat
-
xulasetul xulase
-
Nur'un İlk Kapısı