Allah’tan başka ilâh yoktur. O, öyle bir Vacibü’l-Vücud (varlığı kendinden, bizzat zaruri olan) ve öyle bir Vahid ve Ehaddır ki, irade ve kudretle, icad etmek ve yaratmakla ve her şey sanatlı biçimde yapma ve yoktan varetme fiillerini, ihtiyar ve hikmetle takdir ve tasvir ve tedbir ve tedvir fiillerini, kasd ve rahmetle ve mükemmel bir intizam ve denge ile tasrif ve tanzim ve muhafaza ve idare ve iaşe fiilerini içine alan ve her tarafı istila etmiş olan faaliyetin devamı içinde görünen rububiyetin tezahürü içindeki uluhiyetin tebarüzü hakikatının büyüklüğünün şehadetiyle ve “Allah, kendisinden başka ilâh bulunmadığına şahitlik eder. Melekler ve ilim sahipleri de adaletle buna şahittirler ki, Ondan başka ilâh yoktur; O Azizdir, Hakîmdir.” (Âl-i İmran Suresi: 18) ayetindeki sırların hakikatının azametli kuşatıcılığının tanıklığıyla bütün kudsî ve kuşatıcı sıfatlarının ve bütün güzel isimlerinin icmaı ve kâinatta cari olan bütün şuunat ve fiillerinin ittifakı, Onun vahdet içindeki varlığının zaruretine delalet eder.