Mahkûmiyetimize hükmeden mahkemeyi ve aleyhimizdeki hâkimleri ebedi mahkûm eden ve tazibimize en acınacak ve düşmanları da rikkate getirecek bu dokuz ay zarfında her vesile ile şahsıma kanunsuz ihanet etmek ve zaafiyetim ve ihtiyarlığım için hapisteki arkadaşlarımla konuşturmamak ve temas ettirmemek ve gürültüden müteessir olduğum için hususan ibadet vaktinde kaç defa şekva ettiğim halde yanıbaşımda gayet haylaz gençler bulundurup benim damarlarıma dokundurmak, hatta bilâistisna bütün şahsî arzularıma aksiyle muamele etmek, arkadaşlarıma ehemmiyetsizliğimi söyleyip beni çürütmek ve haylazları hürmetsizliğe teşvik fikriyle, “Said’in işi düşse gelip elimizi ayağımızı öper.” demekle o mevhum cemiyet-i siyasiyeyi bozmak için yapılan ihanetlerine karşı hadsiz şükürler olsun ki, sabır ve tahammül ihsan edildi. Hem Isparta müdde-i umumisinin ve hapishane müdürünün tensibiyle bir adamı hizmet için verdiler. Müdde-i umuminin malûmatıyla ve hapishane idaresinin marifetiyle satılan yatak ve eşyalarımın bedeli yüz elli banknotu o adama verdim. Tâ bir dostuma muhafaza etmek için versin. Halbuki beni teseüle mecbur etmek için ihanet edip vermediğini beş ay sonra öğrendik. Hem buranın müdde-i umumisinin ve müdürün tensibiyle başka yerden bir acip haylazı bana hizmetçi vermek bahanesiyle hapisteki kardeşlerimle görüşmekten men ettiler. Ben anladım bunda da bir ihanet var, kabul etmedim. Beni daima gürültüleriyle tazib eden yanıbaşımdaki haylaz gençlere haylazlıkta bir kumandan olup o zamandan beri azap çektiğimden çok çalıştım, onu benim inadıma başka yere vermediler. Yalnız şekva içinde bir teşekkür borcumdur ki: Türk seciyesinde ulüvv-ü cenaplığı taşıyan Denizli sergardiyanı bu ihanetlere iştirak etmemiştir. Çamaşırlarımı hanesinde yıkamakla ve arasıra teskin edip teselli vermekle insaniyetini ve vazifeperverliğini göstermeseydi, elbette Eski Said damarıyla, artık yeter deyip makam-ı iddianın aradığı ve bulamadığı mesuliyete bir sebeb olurdu. Zaten tahminimce bu cüz’î ve şahsî ihanetlerde böyle bir maksat var. Sizi temin ederim ki, eğer iddia makamının bu ehemmiyetsiz ve âdî ve cüz’î şeylerden daha âdî, daha ehemmiyetsiz ve asılsız bahaneleri bu pek ciddi meselede istimal etmeseydi, ben bu cüz’î şeyleri kaale ve kaleme almazdım. Mevkuf Said Nursî