İn­san bir söz söy­le­me­yi­ver­sin, ya­nın­da gö­zet­le­yen ve yaz­ma­ya ha­zır bir me­lek var­dır. Ölüm sar­hoş­lu­ğu ger­çek­ten ge­lir de, “İş­te (ey in­san) bu, se­nin öte­den be­ri kaç­tı­ğın şey­dir” de­nir. Sur’a üfü­rül­müş­tür. İş­te bu, teh­di­din ger­çek­leş­ti­ği gün­dür. Ve her­kes ya­nın­da bir sev­ke­di­ci ve bir de şa­hit­le ge­lir. An­dol­sun! Sen bun­dan ha­ber­siz­din. Şim­di per­de­ni kal­dır­dık. Bu­gün ar­tık gö­rüş gü­cün kes­kin­dir (de­nir). Ya­nın­da­ki ar­ka­da­şı (olan me­lek), iş­te ya­nım­da­ki ha­zır­dır der. (İki me­le­ğe şu emir ve­ri­lir:) Hay­di iki­niz her inat­çı kâ­fi­ri Ce­hen­ne­me atın! (Kaf Su­re­si: 18-24)